Kriz zamanları hepimiz için zor zamanlar. Bu dönemlerde özellikle iş hayatında çalışanlar ve yöneticiler arasında aşılması zor bazı problemleri beraberinde getiriyor.
Homeoffice çalışma sistemine alışmamış bir çalışan, bir gün içerisinde bu sisteme adapte edilmeye çalışılarak panik haline sokulabiliyor. Veya diğer yönden işlerin kontrolü altında gitmeyeceğini düşünen bir yönetici ofiste davrandığı şekilden çok daha farklı şekilde çalışanlarına yaklaşabiliyor.
Sorun şu ki, bu sürecin sonunda bazı dengeler eskisi gibi olmayacak. Unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri şudur ki, insanlar yalnız kaldıkça kendini sorgular. Yaptığı yanlışları, stres sebeplerini, stres kaynaklarını ve en önemlisi de suçluyu.
İşte bu sorunsallar içerisinde kriz döneminde duygusal olarak zindeliğimizi arttırmak adına yapılabilecek 4 egzersiz üzerine değinelim istedik bugün.
1- Günde Birkaç Kez Check-in Yapın
Farkında olmadan zihnimiz oto pilot halinde, özellikle kriz dönemlerinde olumsuzluklara odaklanır. Bu yerdeki bir legoya basıp istemsiz bir şekilde acı ile ayağımızı çekmemiz gibi bir şey aslına bakarsanız. Bu sebeple günde bir kaç kez odak noktanızı belirleyerek olumsuzluklardan uzaklaşmaya çalışın. O anda veya gün içerisinde odağınızın nereye yönelmiş olduğunu belirleyin. Bu odağı takip ederek tüm gününüzün nasıl geçeceğini kontrol edebilirsiniz.
Olumsuz bir şeye odaklanmışsanız bilinçli olarak kendinizi başka bir odak noktasına yönlendirin. Günde bir iki kez yapacağınız bu check-in ler stres ve kaygı seviyelerinizi azaltacaktır.
2 – Duygu ve Düşüncelerinizi Kabul Edin
Duygu ve düşüncelerinizi kabul ettiğiniz o an, aynı zamanda tetikleyicinin de farkına varacağınız anı beraberinde getirir. Eğer duygularınızı kabul etmezseniz, onlarla savaşarak stres seviyenizi daha da arttıracaksınız. Beyniniz o anda bir düşmanla savaşıyormuş gibi efor harcayacak ve tüm enerjinizin yaşadığınız stres sebebi ile tükendiğini hissedeceksinizdir.
Olumsuz düşünceleri kabul etmenin ve beyninizin reaktif modda olmasının normal olduğunu fark etmenin size hem bir rahatlama hem de problemler üzerine daha bilinçli karar verebilme yetisi kazandıracağını göreceksiniz. Duygularınızı değiştirmek zorunda değilsiniz. Ama onları kabul etmek zorundasınız.
3 – Duygularınızı Suçlamayın
Duygularımızı kabul ettikten sonraki ilk aşama onları suçlamaktır. Bu kadar duygusal olmasaydım sonuç böyle olmazdı. Duygusal davranmasaydım kabul etmeyebilirdim… gibi uzayıp giden suçlamalar yaşıyoruz kendi iç dünyamızda.
Düşünceleriniz, hisleriniz ve duygularınızı kabul ederek, onları tepki vermek yerine geri bildirim almak adına kullanın. İnsanların herhangi bir duruma duygusal yönden tepki vermesinden doğal bir durum olamaz. Duygularımızı suçlamak yerine sonuçlarına odaklanın.
Kendimize duygularımızı utanmadan, kızmadan veya memnuniyetsizce de olsa hissetmeye izin verdiğimiz ve suçlamayı bir kenara bıraktığımız zaman olumsuz duyguların da karanlığın aydınlanması gibi kaybolduğunu göreceksiniz.
4 – Gerçek Olmadan Önce Savaşı Zihninde Kazan
Korkularımızın ve stres faktörlerimizin çoğu, olabileceğini düşündüğümüz şeylerden kaynaklanır. Çoğu zaman, korku gerçek değildir ve sadece aklımızda yaşar. En kötü durum senaryolarını belirliyor ve geçmişten gelen sorunlardan besleniyoruz. Değiştirilemez bir geçmiş ve belirsiz bir gelecek içerisinde çaresizliğe kendimizi inandırıyoruz. Aslına bakarsanız çoğu korkumuzun temeli bu davranış şekline dayanıyor.
Diğer tüm duyguları güçlendiren çaresizliği yenmenin tek bir yolu var, savaşı zihninizde kazanmak. Zihninizde kendinizi ikna etmeyi ve yenmeyi başardığınızda, günlük hayatınızda bunu gerçekleştirmek çok daha kolay ve acısız olacaktır. Bu sebeple korkularınızla yüzleşerek önce kendinizi ikna edin.
Bir çok yönetici için kriz süreleri lider olarak öne çıkmak adına büyük fırsatlar barındırıyor. Eğer işinizde bir liderseniz, pandemide sahip olduğumuz negatif enerji tarafından tüketilmeyi göze alamazsınız. İşiniz güçlenmek, çalışanlarınıza, müşterilerinize ve ailenize umut aşılamak zorundasınızdır.
Bu noktada samimiyeti göz ardı etmemenizi ve öncelikleri atlamamanızı tavsiye ederim. Kirasını ödeyemeyen çalışanınıza, güzel günler gelecek mesajları vermek ama bu ay maaşını ödeyemiyorum demek maalesef bir liderlik veya motivasyon örneği değildir. Açık iletişim kurun, zorunluluklar var ise bunları çalışanlarınızdan gizlemeyi değil onlara aktarmayı tercih edin. Aksi halde tüm bu süreçler normale döndüğünde ekibiniz artık bıraktığınız kadar güçlü olmayabilir.