Birdenbire hepimizin hayatına giren video konferanslar günlük olarak iş hayatımızda vazgeçilmez bir yer edindi. Bazen zamanlı bazen ise alelacele gelen bu online toplantılara kısa süre içerisinde mecburen alıştık.
Homeoffice kavramına alışmamış kurumsal hayat çalışanı da tabi bu süreçte bazı zorluklar yaşamadı değil. Sektörün yüksek çoğunluğu homeoffice sürecinin ilk 1-2 haftasında iş yerinden çalıştığından daha fazla süre ile evde çalıştığını savunurken son bir iki hafta içerisinde gelen isyan talepleri ile olacak ki biraz daha bu sürece uyum sağladık gibi görünüyor.
Öte yandan birçok çalışan ve yönetici birbirlerinin ev hayatı içerisinde buldu kendilerini. Her ne kadar minumum seviyede yansıtsak da takım elbiselerin, resmi kıyafetlerin ardında; koltuklarımızda eşofmanlarımızla olan hayatlarımızı da yansıtır olduk bu günlerde.
Tabi bu işim olumlu tarafı, bir de olumsuz tarafları var ki yaşadığımız video konferans kazaları. Özellikle çocuklu aileler için kaçınılmaz olan bu durumlar, pek çok çalışan için acaba olumsuz bir algı yarattım mı düşüncesini de beraberinde getiriyor. Öyle ki iki ay önce terfi görüşmesi yaptığınız yöneticinizle şuanda bambaşka şartlarda görüşüyor olabilirsiniz.
Yukarıdaki video konferans kazası herhalde bu anlamda başa gelebilecek en kötü örneklerden biri. Böyle bir kazadan sonra iş arkadaşınıza olan bakış açınız nasıl olurdu?
Bu denli büyük olmasa da, kendi ekip video konferanslarımızda da bazı kazalar yaşayabiliyoruz. Burada genel algı samimi olduğu sürece gayet olumlu. Ekiplerin birbirinin daha doğal ve ev hayatlarına konuk olması özellikle hiyerarşik iletişimde bazı olumlu yollara bile sebep olabiliyor.
Fakat yukarıdaki kadar büyük bir kazada ekibin sonraki süreçte tepkisi ne olurdu insan gerçekten düşünüyor 🙂