Birçok sosyal medya kullanıcısı, çoğu platform için uygulama içi satın almalar ve çoğunlukla e-ticaret konusunda henüz sağlam fikirlere sahip değil. Sosyal medya platformları içinden satın alma konsepti hala yeniyken, bu durum platformlar ve ortakları için tüketici güvenini artırma ve daha fazla satın alma davranışını teşvik etme fırsatı yaratıyor.
“ABD Dijital Güven Anketine” göre, Pinterest, Snapchat, Facebook, YouTube veya Twitter’da güvenli satın alma deneyimi hissettiklerine katılan veya kesinlikle katılanların yüzdesi %24 ile %26 arasında düştü. Ayrıca, katılımcıların önemli yüzdeleri (platforma bağlı olarak yaklaşık %20 ila %32 arasında herhangi bir yerde) bu fikir konusunda tarafsızdı.
E-Ticaret ve Uygulama İçi Satın Alım Konusunda Sosyal Medya Kullanıcılarının Görüşleri
Facebook kullanıcıları, satın alma güveni konusunda en kutuplaşmış tutumlara sahipti; %45’i en azından bir şekilde aynı fikirdeydi ve %35’i en azından bir şekilde katılmıyorum, ancak sadece %20’si platform hakkında tarafsız hissetti. Facebook, kıyaslama raporumuzda genel dijital güvende son sırada yer aldı.
Bir anlığına sayısal değerleri unutup yukarıdaki grafiğe göz ucuyla bakalım. Renkler, kafamızı karıştıran sayıları bir hizada tutsunlar. Yukarıda yeşil ve kırmızının birbiri ile savaşını, mücadelesini görüyoruz. Yeşil alanlar ne kadar artarsa, uygulama o kadar güven kazanmış demektir.
Bu durumda tüketiciler kredi kartı bilgilerini verirken en çok Linkedin’e, en az TikTok’a güveniyorlar diyebiliriz. Ancak ortalama değerde halen sosyal medya platformlarının büyük bir güven kazanmadığını da söyleyebiliriz. Peki bunun sebepleri neler olabilir?
Bir çoğunuz biliyor ki; artık Instagram üzerinden alışveriş yapabiliyoruz. Bu durum bir sosyal medya sitesi yardımıyla para harcayabildiğimiz anlamına geliyor. Ancak yine biliyorsunuz ki; Instagram yardımıyla reklam da verebiliyoruz. Bu durum da cüzdanlarımızı sosyal medya şirketlerine açmak anlamına geliyor.
Ancak yakın geçmişe gidelim. Bu internet siteleri kuruluşundan itibaren ücretsiz ve sınırsız bir kullanım alanına sahipti. Bu sebeple tüketicileri -zaten ücretsiz kullandıkları hizmetlere- para yatırmaları için ikna etmek bir hayli zor görünmeye başladı.
Yani anlayabiliyoruz ki; bu bir güven meselesinden çok alışkanlık meselesi gibi görünüyor.
Bu durumda kullanıcıları -bazı hizmetlerin- artık ödeme gerektirdiğine inandırmak ve kredi kartı bilgilerini toplayabilmek alışılmışın aksine biraz zor görünebiliyor. Örneğin YouTube ilk kurulduğu zamanlarda, insanlar bir kanala abone olmayı ücretli bir hareket olarak düşünüyorlardı. Ancak zaman içerisinde bu korku aşıldı ve bazı kanallar milyonlarca aboneye ulaştı.