Koronavirüs pandemisi sırasında küresel karbondioksit oranları üzerine yapılan yeni bir çalışma, çevresel tartışmanın her iki tarafına da “yakıtı” ekleyecektir.
Hawaii’deki Mauna Loa Gözlemevi, Mayıs ayında şimdiye kadarki en yüksek karbondioksit seviyelerini kaydetti. Bu seviye, karbon emisyonlarının ABD, Avrupa ve Asya’da koronavirüs karantinaları nedeniyle yüzde 17 ila 26 arasında azalmasına rağmen ortaya çıkıyor. Azalan ulaşım, elektrik tüketimi ve endüstriyel üretim, endüstriyel dünyada görülen karbon emisyonlarındaki düşüşe katkıda bulundu.
Nature Climate Change dergisinde yayınlanan bir araştırma, 2020’nin geri kalanında karantinalarin yürürlükte kalması halinde, küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 7 oranında düşeceğini iddia ediyor. Eğer karantinalar Haziran ortasında sona ererse, düşüş sadece yüzde 4 olur.
Bununla birlikte, emisyonlardaki azalma atmosferdeki genel karbondioksit seviyesini etkilemez, çünkü diğer birçok faktör atmosferde ne kadar karbondioksit tutulduğuna katkıda bulunur. Bilim insanlarına göre, “bitkilerin ve toprakların sıcaklığa, neme ve diğer faktörlere nasıl tepki verdiğinden kaynaklanan karbon emisyonlarında büyük doğal farklılıklar var”.
Bu bilgiler, Green New Deal (Yeşil Yeni Anlaşma) gibi radikal çevre ve enerji politikalarının taraftarları ve detraktörleri tarafından kullanılacaktır. Yeşil Yeni Anlaşmanın taraftarları, bu kanıtların iklim değişikliğiyle mücadele etmek için modern yaşam biçimini temelden değiştiren politikalarda ciddi değişikliklere ihtiyacımız olduğunu gösterdiğini savunacaklar. Detraktörler, bu kanıtları, insanın karbondioksit emisyonlarına yaptığı katkıların doğal varyasyonlar kadar önemli olmadığını ve modern yaşamdaki sert değişikliklerin atmosferdeki karbondioksitin düşürülmesinde etkili olmayacağını iddia etmek için kullanacaklar.