Tüketici kelimesinin, aşırı tüketimin birçok çevresel sorunun suçunu üstlenmesi nedeniyle bir miktar tepkiyle karşı karşıya olduğu söyleniyor. Bu durum uzun zamandır birçok işletmenin ‘müşteri‘ ve ‘tüketici‘ gibi kelimelerden kaçınmasına sebep oluyor. Örneğin restoranlar artık müşterilerine ‘ziyaretçi’ diye hitap ederken, hoteller onlara ‘misafir’ demeyi tercih ediyor. Dijital hizmetler veren telekom sağlayıcılarının ve sosyal medya şirketlerinin de müşterilerine ‘kullanıcı’ diye hitap ettiğini duymuşsunuzdur.
Bu sebeple bir süredir müşteri ve tüketici kelimesinin mümkün olduğunca kullanılmadığına şahit olan bizler bu terimi yalnızca bilimsel makalelerde görmeye başladık.
Tüketici kelimesi sürdürülebilirlik endişesini tetikliyor
Birçok uzmana göre bu terime zamanla veda etmemizin tek sebebi ‘tüketen’ kelimesinin köken olarak tüketmek eyleminden geliyor olmasıydı. Bu sebeple ‘bizler’ yani alışveriş yapan herkes bu kelimeye karşı bir negatif algı beslemeye başladı.
Giderek artan tüketim kültüründe, dünyanın eskisi kadar sürdürülebilir olmadığını düşünen herkes endişesini bir şekilde dışarı aktarmak istiyordu. Üretim için dahi tüketimin yapılmak zorunda olduğu bu küçük dünyamızda bir grup insan taşıdıkları sürdürülebilirlik kaygısını anlatma yolunu ‘tüketim’ kelimesini ve bu kelimeden türeyen ‘tüketici’ terimini reddetmekte bulmuşlardı.
Zaman içerisinde bu terim belki de hepimizin kulağına kötü gelmeye başlayacak. Bizler birer ‘tüketen‘ olmak yerine, ‘ziyaretçi’, ‘misafir’ ya da ‘kullanıcı’ olmak isteyeceğiz. Peki neden?
İnsanlar Sadece Tüketmez
Bir mağazaya girme sebebimiz sadece bir ürünü satın almak mı? Hadi bunu düşünelim. Kıyafetlerle dolu büyük bir mağazadasınız. Sağınızda bu baharın gözde moda ürünleri sırayla dizilmiş size selam veriyorlar. Etrafınız satın almak istediğiniz bir sürü ürünle dolu. Peki satın alacak mısınız?
İşte tam bu noktada ‘tüketici’, ‘alışverişçi’ ve ‘ziyaretçi’ gibi kelimelerin bizlere çağrıştırdığı anlam beyinlerimizi etkisi altına alarak bizi yönlendirmeye çalışıyor. Satın almak istemediğimiz ürünlerle dolu bir mağazada ‘müşteri’ olarak çağırılmak istemezken, sahip olmak istediğimiz ürünlerle kuşatılmış bir mağazada da ‘tüketen’ olamadığımız durumlar olabilir.
İşte o anlarda bizler sadece etrafı seyreden -belki modadan, teknolojiden bilgi almaya çalışan- birer ‘ziyaretçi’leriz. Müşteri gibi davranmaz ve ürünü alıp kredi kartımızla birlikte kasaya doğru koşmayız. Bu yüzden bizlere ‘müşteri’ gibi davranılmasını değil de ‘misafir’ gibi davranılmasını bekleriz.
Bunu öğrenen mağazalar, restoranlar, hoteller, hizmet sağlayıcıları ve sosyal medya şirketleri şimdilerde ziyaretçileriyle aralarındaki ilişkiyi güçlendirmek için aradaki ‘tüketme’ duvarını kaldırarak hareket etmeye başladılar bile. Bazen misafir, bazen kullanıcı olan insan topluluklarının üzerine ‘tüketme’ eyleminin ağırlığını koymadan rahat bir iletişime geçtiler.
Peki sizler kendinizi bu konuda nasıl tanımlıyorsunuz?